23 Nisan 2012 Pazartesi

12 Nisan 2012 Perşembe

1995-2011 Döneminde Faiz Oranı, Döviz Kuru ve İMKB 100 Endeksindeki Gelişmeler


1995-2001 yılları arasında Türkiye’de uygulanan faiz, belirlenen döviz kuru ve hesaplanan İMKB 100 endeksi arasındaki ilişki ekonomik olaylar temel alınarak incelenmeye çalışılmıştır. Bu çalışma yapılırken; TCMB gecelik basit faiz oranı, TCMB Amerikan Doları – Türk Lirası ( USDTRY ) alış kuru ve IMKB 100 endeksi kapanış değerlerinden faydalanılmıştır.

Türkiye’de 1995-2001 dönemi genel olarak krizlerin etkisinde geçmiştir. 2001 öncesi dönemindeki krizlerin nedeni genel olarak içsel ekonomik sebeplere dayanırken, 2002 sonrasındaki krizlerin kaynağı yurt dışı merkezli olup, küresel krizler yaşanmış ve yaşanmaktadır.

Genel Görünüm:

1995-2011 dönemi bir bütün olarak incelendiği zaman ilk dikkat çeken nokta 2000’lerin başına kadar faiz oranlarındaki aşırı dalgalanma ve dolar kurundaki sabit artış ve sonrasında gelen büyük kırılmadır. Bununla beraber IMKB 100 endeksinde de 1999 sonu 2000 başında başlayan hareketlenme ve 2004’ten sonra görülen hızlı yükseliş ve hızlı düşüş hareketleri göze çarpmaktadır. Dolar kurunun ilk dönemlerdeki hareketsizliğinin sebebi 1999 yılına kadar uygulanmış olan Hareketli Sabit Kur sistemi ve sonrasında 2001 yılına kadar uygulanmış olan Kur Çapası’dır. Aynı dönemde gözlenen faiz hareketlerinin nedeni ise başta yüksek enflasyon oranı olmak üzere politik istikrarsız ortamından dolayı riskin artmasıdır.

Türkiye bu dönemde ilk olarak, 1997 yılında Asya’da başlayan ve 1998 yılında Rusya’ya oradan Ağustos ayında Türkiye’ye sıçrayan Asya para krizinden etkilenmiştir. Sonra sırasıyla 2000 yılında yerel banka iflasları, 2001 yılında yerel para krizi, 2006 yılında Amerikan bankalarında yaşanan kriz, 2008 Dünya ekonomik krizi ve son olarak 2011 yılında Avrupa Birliği borç krizlerinden etkilenmiştir.

2002 sonrasında yerel olarak, geçmiş dönemlere göre nispeten önemli krizler yaşanmadığı için küresel krizler IMKB üzerinde etkili olmuştur. Aynı dönemde siyasal belirsizlik azalması ve TCMB’nin tam özerk bir yapıya kavuşması ile enflasyon oranın düşmesine paralel olarak faiz oranları da yumuşak bir şekilde inişe geçmiştir.



29 Aralık 1995 Faizdeki İlk Önemli Yükseliş

1995 sonrası faiz oranlarına baktığımız zaman ilk önemli hareketin faiz oranının %100 seviyesinden %200’e çıkmasıdır. Bunun nedeni dolar kurundaki yükselme sonucu TCMB’ nin faiz üst limitini kaldırmasıdır, bunun yanında politik istikrarsızlık ve dönem itibariyle ekonomiden sorumlu bir bakanın olmaması da riski artırmış ve faiz oranını yükseltmiştir.
Yükselen faiz oranına paralel olarak İMKB’de de düşüş görülmüştür. İki gün içinde faiz %82 oranında artarken. İMKB’de %97 oranında düşüş yaşanmıştır.

1997 Asya Krizinin Yansımaları

1997 yılında Tayland Baht’ı devalüe edilmesiyle birlikte başlayan Güney Doğu Asya krizi önce Rusya oradan da Türkiye ve Brezilya başta olmak üzere Latin Amerika ülkelerine sıçramıştır. 1998 yılında krizden etkilenen Türkiye’de yabancı yatırımcı kaçışı olmuş ve yaklaşık iki ayda 6 milyar dolarlık sermaye çıkmışı yaşanmış, döviz rezervleri 15 milyar dolar azalmıştır. İMKB %57 değer kaybetmiş, dolar %5 değer kazanmıştır. Sabit kur uygulandığı için dolardaki dalgalanma az olmuştur. 




1999 Yılındaki gelişmeler

16 Şubat 1999’da abdullah öcalan’ın Kenya’da yakalanıp Türkiye’ye getirilmesi ile İMKB yükselişe geçti. Ardından 18 Nisan’da DSP-MHP-ANAP Hükümeti seçim sonucu hükümet kurdular. İçerideki olumlu havayla birlik faiz oranı ve dolar kuru değişmezken İMKB yüzde yüze yakın artış gösterdi. Seçim öncesi düşen borsa endeksi hükümeti kurulması ile tekrar artışa geçti.


Aralık 1999’da Türkiye enflasyon sorunu çözmek üzere, hazırladığı istikrar programıyla mali destek almak için IMF’ye başvurdu. IMF ile üç yıllık bir istikrar programı üzerine anlaştı. IMF ile yapılan anlaşmada kur çapası uygulanması kabul edildi. (bu sistem daha önceleri Latin ülkelerinde uygulanmış ama başarısız sonuçlar doğurmuştu.) Programın kabulüyle beraber kısa sürede İMKB %300’e yakın artış gösterdi. Kur çapası kullanılmasına rağmen dolar kuru da %15 dolayında arttı.


İlk zamanlarda program ile ekonomik alanda bir ölçüde başarı sağlandı. Faiz oranı çok büyük bir hızla düştü, yaklaşık %80 azaldı, üretim ve yurt içi talep artmaya başladı, enflasyon gerilemeye başladı ancak yinede öngörülen seviyenin altına düşemedi. Aynı dönemde İMKB %300 artış gösterdi. Talebin artması ile genişleme, enerjini fiyatlarının artışı ve Türk Lirasının aşırı değerlenmesi dış ödeme açıklarına yol açtı. Bunlarda ötürü faiz oranları tekrar yükseldi.


2000 Krizi

Kasım ayında başlayan krizde ortalama gecelik bileşik faiz %19000’lere tırmanmış, İMKB %50 oranında değer kaybetmiştir. Yabancı yatırımcıların finansal piyasalardan çekilmesi ile döviz talebindeki artış faizleri yukarı çıkarmıştır bu durumda bankacılık sektöründe önemli kayıplara neden olmuştur. Rezervler yaklaşık bir ayda 7 milyar dolar azalmıştır. 1999 yılında IMF ile imzalanan stand-by anlaşmasının ardından 2000 yılında devreye giren istikrar programı, büyük çöküşün baş sorumlusu olarak görülmektedir. Bu süreçte, 13 banka ve çok sayıda aracı kurum batmıştır.


21 Şubat 2001 Krizi

2001 yılının Şubat ayına gelinirken ülkedeki ekonomik tablo oldukça kötüydü. Hazine ve ekonomiye güvensizlik vardır. Kamu bankaları kaynak bulmakta zorlanıyordu. Eski krizlerin etkileri sürüyordu. Cari açık artmıştı. Türkiye döviz kuru politikası ile çıkmaza girmişti. Vadesi gelen borçlar vardı. Yabancı bankalar vadesi gelmemiş kredilerini de geri çekmeye başlayınca para sıkıntısı içinde olan ekonomide gecelik faizler bir anda yükselişe geçti. Aynı anda 4 milyar dolara yakın net sermayenin ülke dışına çıkışıyla döviz fiyatlarında da inanılmaz bir yükseliş yaşandı. 28 Milyar dolar olan döviz rezervi 18 milyar dolara geriledi. Kriz sürecinde çok sayıda işyeri kapandı, işsizlerin sayısında belirgin bir artış meydana geldi. Ülkede dövizle borçlananlar büyük sıkıntıya girdi.

Bunun sonucu olarak İMKB tarihindeki en büyük düşüş 21 Şubat tarihinde meydana geldi, borsa yaklaşık olarak %20 düşüş ile kapandı. Bu tarihte aynı zamanda dalgalı döviz kuruna geçiş kararı verildi, bu uygulama ile Türk Lirasının değeri %40 kayba uğradı. Faizler %7500 seviyesine çıktı. Bu yüksek faiz denge sağladı ve Türk Lirasından kaçış durdu.


2002 Sonrası Tek Partili Hükümet ve Tam Özerk Merkez Bankası

3 Kasım 2002 milletvekili Genel Seçimleri, Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) zaferi ile sonuçlandı. AKP, seçimlerden yüzde 34.28 oy oranı ve 363 milletvekili ile çıktı ve "tek başına iktidar" oldu. Bu sonuç piyasalara olumlu etki yaptı. İMKB endeksi kısa süre içinde %50 artış gösteri aynı dönemde dolar kuru %10 düştü.


2002 sonrası döneme genel olarak bakarsak İMKB yükseliş trendi içindedir. Bu trende paralel fakat ters yönde hareket eden bir USDTRY kurunun varlığı da gözlenecektir. Buradan İMKB yükselirken dolar kurunun düştüğü, İMKB düşerken dolar kurunun yükseldiği sonucu net ve açık bir şekilde görülmektedir. Aşağıdaki grafikte gördüğünüz mavi çizgiyi bir ayna gibi düşünürseniz, çizginin üstünün yansımasını çizginin altında görebileceksiniz, bu da bizi aynı sonuca götürmektedir.

2002 sonrası dönemde faiz oranlarında da hissedilir bir düşüş yaşanmıştır, faiz oranı %65 seviyesinden %1,5’a kadar inmiştir. Bu düşüşün en belirgin sebebi 2001 krizi sonrasında TCMB’nin tam özerk bir yapıya kavuşturulması ve para politikası araçlarının kendi hedefleri doğrultusunda kullanabilmesidir. Ayrıca tek partili hükümet döneminde siyasal istikrarsızlığın azalması ile düşen risk priminin faizler üzerindeki olumlu etkisi olmuştur. Faiz oranının düşmesi kurumsal yatırımı artırmış, bu da İMKB endeksinin yükselmesini sağlamıştır. Aynı şekilde düşen faiz oranları bireysel yatırımcıları İMKB’ye yönelmesine neden olması İMKB üzerine olumlu etkide bulunmuştur




Küresel Krizler, İMKB 100 Endeksi ve Dolar Kuru

2002 sonrası dönemde yerel ekonomik koşulların iyileşmesi ile beraber daha global bir finansal piyasa kavuşan ve yabancı yatırımları çeken Türkiye, bunun sonucu olarak çeşitli global krizlerden etkilenmiştir.

Bu krizlerin başında 2006 yılı Mayıs – Haziran aylarında yaşanan küresel dalgalanma gelmektedir. Bu dalgalanmadan en çok etkilene ülkeler arasında gelişen ekonomisi ile Türkiye’de yer almıştır. Amerika’nın köklü finans şirketlerin bilançolarında çok büyük düzeyde zarar belirtmeli ile başlayan banka hisselerindeki satış bütün dünyada etkisini hissettirdi. Çok uzun sürmeyen çalkantılı dönemde, yabancı yatırımcının hisse senedi yatırımından çıkması İMKB endeksini düşürüp dolar kurunu artırıcı etki yaptı. Düşüşten kısa süre sonra yabancı alımları ile yükselme sürdü ve dolar düşüş eğilimine girdi.  


2008 yılına gelindiğinde ABD konut piyasasıyla ilgili krizin dünya çapında büyüyor olması piyasaların tamamına olumsuz yansıdı. ABD, Avrupa ve Asya borsalarında yaşanan sert düşüşler İMKB'yi de olumsuz etkiledi. Bir yıl içinde İMKB 55000 ‘den, 25000’e kadar düştü. Kriz Amerika kaynaklı olduğu için krizin ilk zamanları dolar kurunda önemli bir artış görülmedi fakat krizin son zamanında 1,18 olan USDTRY 1,78’e kadar çıktı. Bu dönem sonunda bakıldığında İKMB %50 oranında değer yitirirken dolar kurunun da %50 oranında değer kazandığı gözükmektedir.

Dönemin son krizi halen yaşamakta olduğumuz, 2010 yılında AB ülkelerin ufak bir kısmında başlayıp 2011 yılında neredeyse geneline yayılan borç krizidir. Bu kriz dönemimde de önceki global krizlerde olduğu gibi İMKB değer kaybederken, Türk Lirası da diğer ülke para birimleri karşısında değer yitirmiştir.

Sonuç

Faiz oranlarındaki değişme ilk etkisini pariteler üzerinde göstermektedir. Bu noktada pariteleri etkileyen tek unsurun faiz olduğunu söylemek hatalı olacaktır. Faiz dışında, faiz kadar etkili olmayan ve dikkate almadığımız; büyüme oranları, para arz miktarı, bütçe dengesi, sanayi üretim endeksi, döviz kuru sepeti, vade riski, ithalat, ihracat, emtia ve maden fiyatları, işsizlik maaşları, konut inşaatları ve izinleri, işsizlik oranları, önemli görevlerdeki kişileri yaptıkları açıklamalar ve benzeri birçok değişken döviz kuru üzerinde etkili olmaktadır.

Döviz kurunda meydana gelen değişmelerde doğrudan mal piyasasında işlem yapan şirketleri etkilemektedir. Yapılan ithalat ve ihracat düzeyleri döviz kurlarından büyük ölçüde etkilenmektedir. Şirketlerin borsada işlem gören hisseleri de bu değişimden etkilenerek İMKB endekslerinde değişime neden olmaktadır. Bunun yanında şirket değerlerini değişmesinde paranın zaman değerinden dolayı faiz oranlarında önemli bir yere sahiptir. Kurumsal yatırım kararları da keza faiz oranlarına göre verilmekte ve karlılık üzerinde etkili olmaktadır. Yatırımcı da hisse senedine yatırım yapmadan önce faiz oranlarıyla getiri karşılaştırması yapmaktadır.

Şirketlerde yarattıkları katma değer ile ve emek sahiplerine ödedikleri ücretler ile ekonomide parasal döngüyü sağlamakta ve bu yolla dolaylı olarak faiz oranları üzerinde etkide bulunmaktadır. Bunun yanında para piyasalarından yaptıkları işlem neticesinde de doğrudan faiz oranları üzerinde etkili olmaktadır.

Emre ÇAYIRLI

Not: Bu çalışma Ocak 2011'de Ankara Üniversite Finans yüksek lisans Ekonomi (Prof. Dr. İrfan CİVCİR) dersinde ödev olarak sunulmak üzere Emre ÇAYIRLI tarafından hazırlanmıştır. 

Emre ÇAYIRLI adıyla kaynak gösterilmek şartıyla izinsiz olarak kullanılabilir.







5 Nisan 2012 Perşembe

Merkez Bankalarını Piyasaya Etkisi


Borsa veya Forex fark etmez, insanların bir şeyleri alıp sattığı ve fiyatın oluştuğu yerlerde yani piyasalarda  "Beklentiler satın alınır, gerçekleşenler satılır" diye bir söz vardır. Belki daha önce başka kişilerden duymuş yahut yazılarda okumuşsunuzdur. Ben ilk bakışta pek anlam verememiştim bu cümleye, ama geçtiğimiz hafta FED (Amerikan Merkez Bankası) başkanı Bernanke'nin açıklamaları sonrasında oluşan fiyat hareketleri ve ondan bir hafta FED toplantı kayıtların açıklanması ve sonrasında ECB (Avrupa Merkez Bankası) başkanı Draghi'nin konuşması ile yön değiştiren rüzgar tam olarak "Beklentiler satın alınır, gerçekleşenler satılır" şeklinde bir hareketliliğin yaşanmasına sebep oldu.

26 Mart 2012 Saat 15.00'da FED Başkanı Bernanke'nin konuşması vardı. Bernanke konuşmaya başlamadan önce EURUSD paritesi saat 12.00 civarında 1,3190'dan dönmüş ve konuşmanın başlayacağı saatlerde 1,3230 seviyelerinde gelmişti.

Bernanke'nin konuşmasının başlamasıyla beraber parite bir saat içersinde 1,3330'a sonrasında da 1,3390'a kadar çıkmıştı. Peki, ne demişti Bernanke? Çok önemli bir veriyi mi paylaşmıştı piyasayla?

Hayır! Sadece sözleriyle piyasa üzerinde beklenti yaratmış. Ne demişti de 200 piplik harekete neden olmuştu? Kısaca başlıklar halinde söyledikleri;

-Geçtiğimiz 20 yılda işsizlilte artış görüldü
-Uzun vadeli işsizliğin ana nedeni yapısal değil döngüsel sebepler
-GSYH hızlı büyüme göstermiyor
-Uzun vadeli işsizlik geniş ekonomik maliyetler doğurur
-Eskiye bakıldığında işçi piyasası oldukça zayıf kalmaya devam ediyor
-İşe alma oranlarının normal seviyelere dönmesi gerek
-İşe alımların artırmak için daha hızlı ekonomik büyümeye ihtiyaç var
-İstifdam piyasası normalden çok uzak
-Talepde devam eden zayıflık işsizliğin öncelikli ve baskın nedeni
-İstihdam verileri ekonomik genişleme hızıyla uyumlu değil

Piyasa bu konuşmadan parasal genişlemenin devam edeceğini yani dolar arzının artacağını düşündü yani beklentileri satın aldı. Ortada kesin bir durum yoktu. Öz olarak Bernanke işsizlik oranlarındaki durumu beğenmediğini piyasanın canlanması için daha fazla kişinin çalıştırılması gerektiğini söylemişti ama piyasa aktörleri bunun içinde gerekirse FED'in 3.parasal genişlemeyi (Q3) yapacağını anlamıştı. (Belki de Bernanke bunun anlaşılmasını istemişti)

Sonuç olarak ortamdaki dolar miktarı artacağı düşüncesi ile EURUSD fiyatlanmış ve 1,3390 seviyesine gelmişti ve yaklaşık on gün boyunca da 1,3390 - 1,3310 bandında,  gerçekler satılıncaya kadar, hareketinde devam etti.

Bernanke'nin konuşmasından sonraki hafta 3 Nisan 2012 saat 21.00'da FED Toplantı kayıtları açıklandı, açıklama Bernanke'nin konuşmasını desteklemediği gibi tam zıttı durumundaydı.

Toplantı kayıtlar; FED yetkililerinin, ABD ekonomisinin toparlanmaması hâlinde, istihdamdaki  kazançların bozulabileceği konusunda endişe duyduklarını ve  faizleri 2014'e kadar en düşük seviyede tutulması kararının sürdürülmesinden önce, bazı üyelerin endişeli olduğunu, ancak ekonomik şartlarda bozulma olmadan, üyelerin daha fazla teşvik sunmaya istekli olmadıklarını ve acil bir durum görmediklerini gösterdi.

Bu açıklamaya birlikte piyasa tam anlamıyla gerçekleri satmaya başlamıştı. Gün içinde 1,3370'i gören parite açıklama sonrasında 1,3210 seviyesine gerilemişti. Düşüş artık hız kazanmış ve Bernanke'nin yarattığı beklenti alımı sona ermişti...

ECB Başkanı Draghi sahneye çıkıyor, beklentimi yaratacak? Gerçek mi sattıracak?

4 Nisan 2012 saat 15,30'da (14.45'de ECB faiz kararını açıklayıp değişikliğe gitmediğini bildirdikten sonra) başkan Draghi konuşmasını yaptı. Yaklaşık bir saat süren konuşmasının başlıkları kısaca;

-Ekonomik görünüm hala aşağı yönlü risklerle karşı karşıya
-TÜFE 2012’de %2’nin üzerinde kalacak, artırıcı riskler devam ediyor
-Euro bölgesinde 2012’de yavaş yavaş toparlanmaya başlamısını bekliyoruz
-Enflasyon beklentilerini büyümeyi sağlamak için baskı altına almalıyız
-Tahvil piyasasındaki gerilimler büyümeyi güçleştirir
-Yüksek işsizlik büyümeyi zedeler
-Standart olmayan aldığımız önlemlerin etkisini görebilmek için zaman gerekli
-Güven ve büyüme için yapısal reformlar ve mali disiplin çok önemli
-Hangi Yunan bankalarının ayakta kalabileceğini araştırıyoruz
-Ara politikalar değil, ulusal hükümetler yapısal problemlere odaklanmalı
-Enflasyon ile işsizlik arasında bir mübadele yok.
-Güzel icraatlar yapan ülkelerin rekabetçiliği azaltılmaya çalışılmamalı

Görüldüğü gibi pek de iç açıcı bir manzara ortaya koyamayan Draghi'ni konuşmasıyla beraber Euro değer kaybetmeye devam etti ve parite 1,3100 seviyesine kadar geriledi (ben bu yazıyı yazarken parite 1,3060’da). Peki, bu durum bir beklentimiydi yoksa bir gerçek mi?

"Beklentiler satın alınır, gerçekleşenler satılır" denildiğine göre bunlar bir gerçekti ki satılmıştı! 

Peki bu gerçekler bu kadar fonlanmaya karşın halen neden düzelememişti ???

Emre ÇAYIRLI

30 Mart 2012 Cuma

Forex Nedir ?


SPK'nın yasal düzenlemesi altına girmesiyle son aylarda özellikle ekonomi kanallarında, dergilerinde ve gazetelerin ekonomi bölümlerinde sıklıkla karşımıza çıkan ve pek aşına olmadığımız bir terim Forex. Nedir peki bu Forex?

Her yerde bulabileceğiniz tanımıyla Forex, Foreign Exchange ( birebir Türkçe karşılığı Yabancı Değiştirme olsa da  tam olarak anlamı Döviz demektir. ) kelimeleri birleşmesinden oluşmuş bir kısaltmadır. (ForEx) 

İyi güzel kelime anlamı anladık ama nedir bu Forex piyasasının içinde bulunanlar, altında çalışan dinamikler nelerdir?

En basit anlatımıyla günlük hayata kullandığımız Dolar kurunun (veya Euro kurunun) gelecekte oluşturacağı fiyatı tahmin edip, yani Dolar'ın düşeceğini ve yükseleceği öngörüp bu doğrultuda yatırım yapmaktır. Yani Döviz bürosunda yaptığımız işlemden temelde hiçbir farkı yoktur. Doların ilerleyen zaman içinde yükseleceği düşünüyorsak Türk Liramızı götürür döviz bürosundan karşılığı ne kadar yapıyorsa Dolar alırız, yükseldiği zamanda götürüp satarız ve kar elde etmeye çalışırız. Forex piyasasında da yapılan işlem bunun tamamen aynısı olmakla birlikte kaldıraç uygulanması sayesinde daha hızlı ve daha yüksek bir oranda kar / zarar etmemizi sağlar. (Kaldıraç konusunda ilerleyen yazılarımda bahsedeceğim)

Tabi Forex piyasasında sadece Dolar'a veya Euro'ya yatırım yapmayız. Dünyadaki neredeyse bütün para birimleriyle, bütün dünya para birimlerine karşı pozisyon almamız mümkündür. (neredeyse yazdım çünkü bu opsiyon kullandığınız yatırım şirketine göre kısıtlılık arz etmektedir.) Peki, bu ne demek? Yani siz Türkiye'de bulunmanıza rağmen Euro üzerinden Dolar'a karşı işleme girebilirsin yahut Japon Yeni üzerinden İngiliz Sterlinine pozisyon açabilirsiniz. 

Bu çiftlerin (EUR/USD, JPY/GBP vb.) iniş ve çıkışlarını Temel Analiz ve Teknik Analiz ile takip etmeniz mümkündür, tabii ki hiçbiri size yüzde yüz net bir işaret vermeyecektir ama yönü tayin etmenizde yardımcı olacak analizlerdir. 

Temel Analiz nedir? En kolay anlatımı günlük hayatımızda haberlerden sıklıkla takip ettiğimiz ve yaşantımızı ciddi anlamda etkileyen Enflasyon verisi gibi Milli Gelir, Faiz oranı, Vergi oranları, Hükümet politikalar, Krizler, Merkez Bankası işlem ve açıklamaları vb. makro ekonomik değişkenlerdeki değişimlerin analizidir. Bu verilerdeki değişimler şüphesiz açıklandığı ülkenin para birimi üzerinden doğrudan etkide bulunmaktadır. İşte temel analizci bu noktada geçmişten gelen bilgi birikimi ve gelecek öngörüsüyle bu bilgileri harmanlayarak paritenin yönünü tayin etmeye çalışır ve sonucunda kar elde etme amacı güder.

Teknik Analiz nedir? Geçmişte yaşanan fiyat hareketlerinin gelecekte de tekrar edeceği varsayımı ile birlikte oluşan fiyatları yorumlanarak, çeşitli araçlarla birlikte, destek ve dirençlerin olduğunu varsayarak gelecek hakkında yorum yapmaktır.analizteknik.blogspot.com

Forex piyasası ülke borsalarından farklı olarak hafta içi 5 gün 24 saat ( yaklaşık olarak; cuma günleri 23.00'da kapanır. ) işlem yapmanıza imkân tanır. Çünkü para uyumaz! ve bu piyasada yatırım yapılan şey, yani yatırım aracınız paradır.

Bunun yanında Forex piyasalarında Altın, Petrol, Gümüş gibi çeşitli emtiaları da alıp, satabilirsiniz.(işlem saatleri farklılık göstermektedir.) 

Forex'in borsalardan diğer bir farkı ise, işlemlerin çift yönlü olmasıdır. Yani EURUSD paritesinden düşüş olacağına kanaat getirdiyseniz, satış (short position) yapabilirsiniz yahut yükseleceğini düşünüyorsanız alış (long position) işlemi girebilirsiniz. Yani çift taraflı işlem açmanız mümkündür. 

Forex Piyasalarını çok kısa bir şekilde anlatmaya çalıştım, ilerleyen yazılarımda yeri geldiğince daha detaylı olarak bilgi aktarmaya çalışacağım.

Emre ÇAYIRLI